Kwgr. ''Madencinin fıtratı ölüm olamaz’ sloganlarıyla Meclis'e yürüyen Somalı maden işçileri, kendilerine verilen sözlerin tutulmasını, madenlerin kamulaştırılmasını ve taşeronun kaldırılmasını istedi. ARŞİV 0842 Abone Ol ''Madencinin fıtratı ölüm olamaz’ sloganlarıyla Meclis'e yürüyen Somalı maden işçileri, kendilerine verilen sözlerin tutulmasını, madenlerin kamulaştırılmasını ve taşeronun kaldırılmasını istedi. Bu taleplerini iletmek için Meclis'e girmek isteyen işçilerden bazıları, üzerlerinde işçi tulumu ve madenci çizmesi olduğu için saatlerce içeri alınmadı. İşçiler, tulum ve çizmelerini çıkarmak zorunda kaldı DOĞU EROĞLU 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Soma maden katliamının ardından AKP’li yetkililerden madenlerdeki çalışma koşullarına ilişkin iyileştirme sözü alan Somalı işçiler, Dev Maden-Sen yetkilileriyle birlikte, bu sözlerin takipçisi olduklarını göstermek için dün Soma'dan Ankara’ya geldi. Ankara’da 1 saatlik bir yürüyüşün ardından TBMM önünde basın açıklaması yapan Somalı işçiler ve DİSK yetkilileri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve TBMM’de grubu bulunan partilerle görüşmek için Meclis'e girmek istedi. Oluşturulan 25 kişilik heyette yer alan 3 işçi, üzerlerinde işçi tulumu ve madenci çizmeleri olduğu için saatlerce içeri alınmadı ve kapıda bekletildi. Randevularını kaçırmamak için tulum ve çizmelerini çıkarmak zorunda kalan işçiler, "Bu binayı dikerken kıyafet uygun da içeri girerken mi uygunsuz?" diyerek kendilerine yapılan bu muameleye tepki gösterdi. SALİM USLU ENGELLEDİ İşçilerin tulum ve çizmeleriyle Meclis'e girmesinin Hak-İş Konfederasyonu eski Başkanı ve Meclis İdare Amiri Salim Uslu tarafından engellendiği öğrenildi. İşçilerin tulumlarının vardiya giysisi olmasını ve üzerlerinde Soma Grubu yazıyor olmasını bahane eden Uslu'nun "Mesleki giysi ve üzerinde reklam ibaresi olan giysiyle Meclis'e girilemeyeceği" yönündeki yönetmelik hükmünü gerekçe gösterdiği belirtildi. ÖZEL'E SALDIRI PROTESTO EDİLDİ Madencilerin saat Sıhhiye’de başlayan yürüyüşünde “Susma haykır taşerona başkaldır,” “301’in ateşi AKP’yi yakacak,” “AKP Soma’nın hesabını verecek” ve “Madencinin fıtratı ölüm olamaz” sloganları atıldı. Sıhhiye ve Kızılay sokaklarında ilerlemeye başlayan madenci korteji, TBMM’ye ulaşana kadar ikiye katlandı. Katliamın yaşandığı ilk günden beri TBMM’de ve Soma’da pek çok çalışma yürüten ve işçilerle dayanışan CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in korteje katılımı da sloganlarla karşılandı. Torba Yasa Tasarısı görüşülürken Özel’e yumruk atan AKP’li Feramuz Üstün’e tepki gösteren maden işçileri “Özgür’e uzanan eller kırılsın” sloganı attı. SÖZLER TUTULACAK MI? TBMM önünde açıklama yapan maden işçisi Nihat Çelik, sözlerine facianın çalışma koşullarının bir sonucu olduğunu, köle gibi çalıştırıldıklarını dile getirerek başladı. Kazadan sağ kurtulanlardan olan Çelik, faciadan sonra bir heyetin Ankara’ya gelip hükümet yetkilileri ve AKP grubuyla görüştüğünü, kendilerine sözler verildiğini hatırlattı. Denetimler tamamlanıp raporlar hazırlanana kadar kimsenin madene inmeye zorlanmayacağı, hiçbir işçinin bu süreden önce işten atılmayacağı, maaşların şartlar düzelene kadar eksiksiz ödeneceği yönünde sözler aldıklarını belirten Çelik, “Bize maaşların 2000 TL olacağı, 6 maaş ikramiye verileceği, çalışma süresinin 6 saatle sınırlandırılıp haftalık çalışmanın 36 saati geçemeyeceği, emeklilik yaşının 55’ten 49’a çekileceği, ailelere ölüm aylığı bağlanıp her aileye TOKİ’den ev verileceği, taşeronluğun kalkacağı da söylenmişti” dedi. Kendilerini de ilgilendiren Torba Yasa Tasarısı'nın Genel Kurul'a geldiğine dikkat çeken Çelik, verilen sözlerin tutulup tutulmadığını denetlemek, madenlerin kamulaştırılması ve taşeron sistemin kaldırılması taleplerini iletmek için Ankara’ya geldiklerini belirtti. Maden işçilerine Türk Tabipler Birliği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu ve pek çok siyasi parti ve demokratik kitle örgütünden temsilciler ile 16 CHP milletvekili ve HDP’li Levent Tüzel de destek verdi. *** TAŞERON BİTMİYOR, GÜÇLENİYOR Meclis önünde yapılan açıklamada konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, facianın üzerinden geçen 2 ayda taşeronlaşmanın daha da güç kazandığını vurguladı. “Soma’dan sonra sorumluların hesap vermesini istedik ama hiçbir bürokrat veya bakan onurlu davranıp istifa etmedi” diyen Beko, özelleştirmelerin işçi sınıfını mağdur ettiğinin altını çizdi. Denetimlerin, işçi sağlığı ve iş güvenliği mekanizmalarının piyasaya bırakılmasının ölüm getireceğini söyleyen Beko, “2014 yılının ilk yarısında 951 işçi can verdi. AKP taşeronlaşma sistemine ilişkin tüm uyarılarımıza rağmen Durmak yok yola devam’ diyerek katliamlara yol veriyor” diye konuştu. *** 'Meclis'in fiyakası bozulmazdı' CHP Milletvekili Süleyman Çelebi, işçilerin tulum ve çizmeleriyle Meclis'e girmelerinin engellenmesine tepki gösterdi. Çelebi, "TBMM İdare Amiri Salim Uslu ile konuyu görüştüm, içtüzükten kaynaklanan bir engel olduğunu belirtti. Aslında kendisi de sendikacılıktan gelen bir isim. Arkadaşların işçi tulumu ile Meclis'e girmesinde bence hiçbir sakınca yoktu. İdare Amiri bu konuda inisiyatif kullanabilirdi. Burada taşeron işçi olarak çalışan personel de iş elbisesi ile Meclis içinde dolaşıyor. Maden işçilerinin girmesi ile Meclis'in fiyakası bozulmazdı. Bu arkadaşlar da görüşmelere katılabilmek için daha sonra giysilerini değiştirdiler ve Meclis'e girdiler" dedi. Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun Madenlerimizde yaşanan büyük ve elim facia sonrasında yeniden gözler madenler, yeraltı kaynakların etkinliği ve enerji ihtiyacına çevrildi. Türkiye gibi ülkelerin büyük oranda enerji bağımlısı olması, gelişme durumundaki sanayinin de enerji ihtiyacı şartları zorlamaktadır. Bir yanda artan enerji talebi öbür yanda cari açık baskısı ekonomi yönetiminin kararlarını etkilemektedir. Neredeyse cari açık miktarına eşdeğer enerji ithalatı kurmayları zorlamaktadır. Dünya büyük oranda temiz enerji söyleminin de gelişmesiyle doğal gaz kaynaklarına yönelmiş durumda. Dünya kömür tüketimi toplam enerji kullanımının %25’i düzeyindedir. Doğalgaz kullanımı ise %12’lerden %27’ye tırmanmıştır. Eğilim, kömür kullanımının azaltılması yönündedir. Ancak kömüre dayalı enerji üretimi maliyeti, doğalgaz ve rüzgar santrallarına göre yarı fiyatlarda olduğu için kömür santralleri önemini sürdürmektedir. Özellikle Çin ve Latin Amerika’da enerji talebi kömür santrallerinden karşılanmaktadır. Latin Amerika ve Asya pasifikte kömür kullanımı ülkeden ülkeye beş kat artarak devam ediyor Sanayinin temel girdilerinden olan enerji, ulusların kalkınmalarında ve refaha ulaşmalarında büyük önem taşımaktadır. Sanayileşme ve kalkınma yarışında enerjiye en avantajlı hammadde ya da kaynaktan ulaşmak önem kazanmıştır. Bunun için yerli yabancı kaynaklar seferber edilmiştir. Halen enerji üretimi için İthal ve yerli kömür kullanımında toplam enerji üretiminde %20 yerli, %10 yabancı kömür kullanılmakta ve birincil enerji buralardan temin edilmektedir. Ülkemizde, şüphesiz elektrik enerjisi üretiminde, yerli kömür kaynaklarımıza öncelik verilmesi gereklidir. Maliyet ve enerji güvenliği açısından bu bir zorunluluktur. Kesintisiz temin konusu risklidir. Enerji güvenliği bakımından diğer kaynaklara göre daha avantajlı konumda bulunan kömür, bu özelliği nedeniyle dünyada elektrik üretiminde en fazla kullanılan yakıt durumundadır. Ülkemizde, çok sınırlı doğal gaz ve petrol rezervleri olmasına karşın, ülke geneline yayılmış önemli linyit yatakları bulunmaktadır. Bu durum santrallerin de yayılmasında önemlidir. Yıllar var ki kömür ihmal edilmektedir. Aramalar sonucu yeni kömür yataklarının bulunup geliştirilmesi mümkündür. Madencilik kırsal alanlarda yapılmakla birlikte, ekonomik, toplumsal ve kültürel eşitsizlikleri giderici etkisi ve dışsal fayda sağlama kapasitesi yüksektir. Faaliyetlerin gerektirdiği yol, su, elektrik, haberleşme gibi alt yapı ihtiyacı madencilik yapılan bölgeye getirilmesi ile söz konusu bölgede belirli düzeyde bir altyapı tesis edilmektedir. Söz konusu altyapı, kalkınmanın da temel unsurudur. Kömür madenciliği istihdam ağırlıklı bir sektördür. Bu niteliğiyle de bölgeler arası göçü sınırlayıcı niteliktedir. Kömür madenciliğinin doğrudan istihdam yaratma kapasitesinin yanında, kömüre dayalı diğer bölgesel sanayileri de geliştirmek suretiyle dolaylı istihdam yaratma özelliği de bulunmaktadır. Büyük ölçekli kömür madenleri, yapıldığı bölge için önemli bir gelir kaynağı durumundadır. Kömürün stoklanabilmesi kaynak kullanım planlaması bakımından kolaylık sağlamaktadır. Kömür santralları iklim koşullarından etkilenmeden yıl boyunca durmaksızın çalışabilmektedirler. Kömür kullanımına ilişkin olarak, son yıllardaki araştırma geliştirme çalışmaları ile, çok düşük ya da sıfır emisyonu kabul edilebilir maliyetlerde sağlama konusunda önemli mesafeler alınmıştır. Sürekli gelişmekte olan temiz kömür teknolojileri, kömürün çevresel performansını artırma bakımından bir dizi seçenek sunmaktadırlar. Söz konusu teknolojiler vasıtasıyla, emisyon ve atıkların azaltılması mümkün olmakta, kömürden elde edilen enerjinin verimliliği artmaktadır. Son söz olarak Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedef olmalıdır. Doğal gaz ağırlıklı enerji politikaları gözden geçirilmelidir. linyite dayalı termik santral projeleri süratle devreye alınmalıdır. Çevreye duyarlı ve daha az zarar veren kömürlerle çalışılması şarttır. İthal kömürlerle rekabet koşullarının oluşturulması amaçlarıyla temiz kömür teknolojilerinin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Hükümetin de Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı’nda İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması Programı kapsamında Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı gündemlenmiştir. 2,636 total views, 1 views today Zonguldak'a neden emeğin başkenti dendiği işte bu fotoğrafta gizli. Yerin metrelerce altında, alın teriyle ekmek parasını kazanan maden işçilerini her cümlede ansakta herşey bu fotoğrafta gizli. Orhan Veli'nin 'Yüz karası değil, kömür karası' şiirini akla getiren bu fotoğrafta maden işçisine, emeğin, alın terinin, helal kazancın ne olduğunu birkez daha bizlere hatırlattığı için teşekkür ediyoruz. Güneşli bir günde Masmavi göreceğiz Karadeniz’i Balkaya’dan Kapuz’ a kadar, Karış karış biliriz bu şehri; EKİ’ nin çiçekli bahçeleri, Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla; Paydos saatlerinde yollara dökülen, Soluk benizli insanlarıyla. Siyah akar Zonguldağın deresi Yüz karası değil, kömür karası Böyle kazanılır ekmek parası? Orhan Veli.. "Zonguldak'ı Türkiye'nin ötekisi, istenmeyeni, bedeninden atmak istediği bir parçası olarak düşünebilir miyiz?' sorusu Zonguldak'ın bugünkü durumunu anlamamıza yardımcı olabilecek spekülatif bir soru olarak önümüzde duruyor. Özellikle 80'li yılların sonu ve 90'lı yıllarda gerçekleştirilen özelleştirmelerle beraber Türkiye'nin sırtındaki kambur' olarak görülmeye başlanan Zonguldak için aynı tartışma 2014 yılında çıkan Torba Kanun' ile tekrar gündeme geldi. Kentte ve havzada çıkarılan, ülke sanayisi için bir zamanlar büyük öneme sahip taş kömürü önemini yitirirken işsizlik gibi hayati bir toplumsal problemle yüzleşen kent, görünmeyen ve istenmeyen' bölge pozisyonu üzerinden konuşulur oldu." - Figen Uzar Özdemir Zonguldak, bir işçi şehri; Türkiye'de işçi sınıfı kültürünün belli başlı havzalarından biri. Elinizdeki derleme, "deresi siyah akan" diyarın elbette öncelikle bu yanına bakıyor Zorunlu çalışma mükellefiyetinden özelleştirme sürecine, uzun bir sınıflaşma ve direniş tecrübesi... Günümüzde, termik santral karşıtı muhalefete de akan bir gelenek... Ama o kadar değil. Konut politikasından sanatsal faaliyetlere, her boyutuyla şehir kültürü de var derlemenin içinde. Zonguldak'ın gündelik hayatında kadınlık ve erkeklik halleriyle ilgili canlı gözlemler de var... Zengin tasvirleriyle, edebiyatta ve sinemada Zonguldak'ın görünümleri var... Görünmezlikleriyle şehrin görünmezliğini simgeleyen madenci çöpçü katırları var... Kömürspor - Zonguldakspor da var. Atilla Barutçu ve Figen Uzar Özdemir'in derlediği Yüz Karası Değil Kömür Karası'na ayrıca İbrahim Akyürek, E. Atilla Aytekin, Akın Bakioğlu, Şeyma Balcı, Fahri Bozbaş, Hanen Çiftdoğan, Ayça Demir, Naz Hıdır, Alaaddin Kara, Ayhan Kaya, Caner Özdemir, Hasan Anıl Sepetci, H. Tarık Şengül, Mete Arif Tokmak, Güzin Yamaner, Ayça Erinç Yıldırım, Evrim Yılmaz katkıda bulundu.

yüz karası değil kömür karası